KUTSAL VEHME MAHKEMELERİ 

 

                                      VEHMIC   COURTS [1]

                  

Ortaçağ Avrupa’sının karanlık bir döneminde 11.yy. da Engizisyon adı verilmiş ve kutsallık ile nitelenmiş bir yargılama usulü olan, Katolik Kilisesinin, kâfir tarikat üyelerini tespit ve yargılanmasına yönelik papa izni ile kurulmuş ceza makinesinden söz etmek isterken, araştırmalarda, daha vahim başka bir mahkeme ve gizli örgüt ile karşılaştım. Avrupa’nın ortasında, aydınlanmadan önceki dönemde varlık sürdürmüş ve Dortmund da 13. yy. ortalarında önce sözde adalet amacı ve adına kurulmuş gizli cemiyetlerin en korkunçlarından birisi, kralların bile uygulanan sözde adalet yönteminden ürktükleri gizli Vehme örgütü ve mahkemelerinin bir zamanlar Avrupa’da nasıl bir vahşet saçtığının bilinmesini önemli gördüm.   

Korkunç uygulama 13. yy. dan itibaren aşağı yukarı üç yüzyıl sürmüş olan Ermiş (Saint) Vehme adında bir Kilise mensubu tarafından kurulmuş bu gizli örgüt, bazı kaynaklara göre halkın içinde bulunduğu kötü durumu kurtarmaya ve iyilik adına faaliyet gösteren örgüt olarak tanımlansa da, ölüm cezasının ağırlıkta verildiği uygulaması dönemin karanlığının aynasıdır. Vehme kavramı kuzey dillerinde kutsallık ifade eden bir kelime olarak 13. yy. da Ren ve Wesser nehirleri arasındaki topraklarda Westefalya bölgesinde, hanedan ve taht kavgaları böylesi bir örgütün kurulmasını ve üyeleri dışındaki kişileri de etkileyecek uygulamaların gerçekleşmesini hazırlamıştır. 16.yy. da 1.Maximilien ve V.Karl zamanında İmparatorluk güçlenmeye başlayınca etkisi azalan ve prenslerin de halkın bu örgütün kurduğu gizli mahkemelere gitmesini engelleme girişimleri Vehme adı verilmiş mahkemelerin gücünü yitirmesine neden olmuştur.        Etkisi 16. yy. kadar zayıflayarak devam etmiş Vehme Örgütü dönemin sosyal bir olgusu olarak ancak tamamen Westefalya kralı Jerome Bonaparte tarafından 1811 de verdiği emirle sona erdirilebilmiştir.

 

Toplumda düzen olmaması, asayişin sağlanamaması, haydutların türemiş olması ve halkı haraca kesmeleri, devlet organlarınca adaletin yerine getirilmesinin imkânsızlığı, gizli örgütlerin adaleti sağlama görevi üstlenmeleri uygulamasını doğurmuştur. Vehme gizli örgütü işte bu ortamdan doğmuş ve ne yazık ki İmparator IV. Karl 1371 yılında Vehme ’ye yargılama yetkisi vermek zorunda kalmıştır. Kargaşa ve güven yokluğu Vehme’nin resmi mahkemeler yanında kendi koyduğu usulde faaliyet göstermesine olanak sağlamıştır.

Vehme örgütüne bütün sınıflardan kişilerin üye olması mümkün kılınmıştır. Bu kişilerin toplumsal güvensizlik ve endişeden kaynaklanan nedenler ile örgüte korku ile karışık bir saygı içinde biat ettikleri ifade edilmektedir. Oysa Roma Hukuku gibi muhteşem bir hukuki yapıyı gerçekleştirmiş Roma İmparatorluğunun toprakları üzerinde parçalara ayrılarak kurulmuş İmparatorluklar, Prenslikler ve Krallıklar ve şehir devletleri bu hukukun artıklarını uygulayarak adaleti sağlayabilirlerdi. İktidar hırsı, prenslerin, düklerin kendileri için saraylar yapmak ve aileleri için güç geliştirmek istemeleri halk ile ilgilenmeyi geri plana itmiş ve hukuk kuralları yetkisizlerin elinde çarpıtılarak kendi keyfi istek ve düşüncelerine göre uygulanmış, adaletsizlik hat safhaya gelmiş ve halkın yöneticiye güveninin kalmadığı karanlık dönem Avrupa’nın tarihidir. Özellikle Alman İmparatorluğunda, merkezden uzak alanlardaki, konfederasyon ve çeşitli yönetim biçimlerinin uygulanabildiği bir devlet yapısı içinde farklı kişilerden oluşan, kont, dük, rahip gibi niteliklere sahip bireylerin şehirleri yönettiği bir ortamda, şehir ve kasabalar başıbozuk bir düzen ve kargaşa içine girmiştir. Halk birbirine düşman olmuş ekonomik eşitsizlik ve dengesizlik bataklığında yaşamak zorunda kalmıştır.

Avrupa tarihine baktığımızda kargaşa ve ihtilafların sürekliliğinin bol olduğunu görürüz. Bunların sebepleri birçok kitaplarda nedenleri ve sosyal etkileri bilimsel nitelikte açıklanmıştır. Ancak Vehme Mahkemelerini anlayabilmek için kısaca Avrupa’nın yaşadığı karanlık yıllara göz atmak gerekir. Karanlıktan aydınlığa çıkmaya çalışırken neler yaşandığını tarih sayfalarını karıştırarak bilmek günümüzde yanlış yapmayı engelleyebilir. Avrupa çağdaşlaşma yoluna çıkmada en fazla 30 yıl savaşları olarak adlandırılan savaşlardan sonra düşünsel biçimde gelişmeye başlamış insan önemi idrak edilmiştir. 30 yıl savaşları 1618 ve 1648 yılları arasında Avrupa’nın o tarihlerde güçlü Devletlerinin karıştığı savaşlardır. Dini nitelikteki görüşler ve mücadele savaşların nedenidir. Başka deyişle Protestan inanış ile Roman Katolik Reformistler arasındaki ihtilafın sebebiyet verdiği savaştır 30 yıl savaşları. Dini konular kısa sürede bireysel ve siyasi konular haline gelmiş Protestan ve Katolik grupların birbirlerini öldürmeye ve yatıştırılması mümkün olmayan öfkeye ulaşmaları faciayı doğurmuştur. Öldürmek olağandır 30 yıl savaşlarında. güçlü gücünü öldürmekten almaktadır. Halk zaten cahildir okuryazarlar sadece din adamlarıdır. Kurtuluş savaşmak ve öldürmek olarak özümsetilmiştir. Ortaçağ Avrupa’sında, kimse kimseye acımamış hırs nefret şiddet doruğa çıkmıştır.

30 yıl savaşları Almanca konuşan insanların uzun süre Avrupa’da sürdürdüğü ekonomik ve politik gücü etkilemiş ve Fransa’nın Avrupa kıtasındaki hâkimiyetini arttırmıştır. Bu savaşlar Avrupa’nın ulusal devlet sistemine geçmesinde dönüm noktası olmuştur. Böylece 1789 Fransız ihtilaline uzanan yolda ve sonrası aydınlanma becerisi Avrupa insanları tarafından gösterilmiş ve çağdaşlığı sergileyen nitelik kazanılmış ve dünyaya örnek olacak belgeler ortaya çıkmıştır. Bu belgeler ile ilgili yoruma girmeden gelinen yoldaki travmaların varlığını ve nedenlerini görmek günümüzde doğru politika yapmayı mümkün kılabilir. Aydınlanmaya uzanan yolda ortaçağ Avrupa’sındaki bir zamanlar adaletin nasıl gerçekleştiği ve insan değerinin ne olduğu, vahşetin boyutlarının hatırda tutulması yararlıdır.

 

Roma İmparatorluğunun bölünmesini takiben Avrupa halkları Kutsal Roma İmparatorluğu hukukuna yaraşır ve yakışır bir yönetim uygulamasını sürdürememiştir. Krallıklarda tahta talip birçok ailelerin varlığı, aralarındaki sürtüşmeler ve her birinin kendi kurallarını toplumda uygulamak istemesi, siyasi çalkantılara, yönetimde zafiyete neden olarak, yeni yeni bir takım örgütlerin oluşumunu kolaylaştırmıştır. Yönetimindeki zafiyeti gidermek için ortaya çıkan Vehme Gizli Örgütü kendi içinde başka amaçlar ile üyeleri ile ilgili yargılama için oluşturduğu mahkemeleri toplumda yaygınlaştırıp, Roma Hukukunun kurallarından ayrılmayı pekiştiren yeni bir kurum geliştirmiştir. Bu mahkemeler sessiz mahkemeler / yasak mahkemeler ve örgütün vahşi cezaları vermesi ve anında kararı uygulaması nedeni ile de ceza mahkemeleri olarak ta adlandırılmıştır. Geç ortaçağ tarihinde yer almış bu gizli örgüt yapılanmasını bilmek Avrupa’nın geçmişindeki zihniyetini anlamaya yardımcı olabilir.

  

Vehme Gizli Örgütü Kraldan izin de alarak başsız kalmış Almanya Westefalya mahkeme sistemi olarak orta çağda sözde toplumda adaleti sağlamak amacı ile ortaya çıkmış ve sonra resmi mahkemelerin yerini alacak kadar güçlenmiştir. Anlaşıldığı kadar kardeşlik örgütü imajı ile ortaya çıkan bu örgüt imparatorluğun gücünü kaybettiği zaman diliminde adalet adına söz sahibi olarak terör estirmiştir. Toplumdaki kargaşa için başlangıçta karşıt grup olarak Kilise ve Kutsal Roma İmparatorunun onayı ile ufak bir grup ile oluşturulmuş bu örgüt zamanla kendine özgü kurallar yaratarak adaletin ölümle sağlanacağı yolundaki kararlara imza atmıştır. Gizli örgüt Vehme’ye katılanlar gizlilik yemini etmekte ve üyeler örgüte katılırken kendilerini çocuklarını ailelerini eşlerini bile örgütün gizlerini ifşa etmeleri ve ihanet etmeleri halinde öldürmeye ant içmişlerdir. Yemin bir kere verilince örgütün üst derecelerinden bir hâkim kılıcını örgüte kabul edilen kişinin boğazına tutarak bildiklerini açıklamaması için sembolik olarak bir kaç damla kan akıtmaktadır. Vehme gizli örgütünün kuruluşundan on yirmi sene sonra ve 200 000 ni bulan üyesinin olduğu dönemde  On Emir kurallarını da destekleyip  üzerine yemin edildiği söylenir. Örgüt  içinde üyeler arasında hiyerarşi olup belirli işaret ve parola uygulaması bulunmaktadır.Örgüte kabul merasiminde aday Vehme’nin tüm sırlarını saklayacağını ve mahkemenin önüne kendisinin karıştığı olayla ilgili durumu doğru bildireceğine and içmektedir. Üyelerin birbirlerini tanımaları için çeşitli işaretler gösterilir ve kendilerine üzerinde bir takım mistik işaretler olan ip ve bıçak verilmiştir. Yapılan toplantıların bir kısmı aleni bir kısmı gizli ve sadece yemin etmiş üyeler arasında da yapılmaktadır. Bu gizli örgütün  adaletten uzak kurduğu  yargılama mekanizması ve yapısı da son derece karışık ve ilginçtir. Merkezi Dortmund’da kurulmuş bu mahkemeler de hakim olabilmek için Alman kanı taşımak iyi karakterli olmak gerekmektedir. Hakimler profesyonel veya alaylı veya din adamları, manevi prensler, asilzadeler, burjuvalar, ve bağımsız  köylü temsilcilerinden oluşmuştur Çeşitli hiyerarşi içinde hakimlik yapacakların tümünün  aynı niteliklere sahip olmadıkları bir gerçek olup, esasen mahkeme hakkında ileri sürülmüş olumsuz görüşlerin bir kısmı bu konu sebebiyledir. Hâkim olarak seçilenler gerekli sembolleri ve gizli bilgileri öğrenerek göreve başlatılır, bilgileri alan hâkim bu bilgileri kesinlikle aile bireyleri dâhil ifşa edememektedir.

 

Sert bir hiyerarşiye göre yapılandırılmış Vehme mahkemelerinin yazılı ve gizli kuralları olup bu kuralları açıklamak en yakın ağaca asılma cezası ile sonuçlanmaktaydı. Yargılama usulü örgütün tesbit ettiği kurallara göre yapılmakta ve bir suçla itham edilen kişinin Vehme gizli örgütü mensubu olması halinde onun yemin vermesi ispat yükünün yerine getirildiği anlamında sayılmıştır. Üye olmayan kişiler ile ilgili olarak davet üzerine sanık mahkemede yargılanmayı kabul ederse başka deyişle kaçmaz ise , 30 tanığa kadar tanık bildirmesi imkanı verilmiştir. Bazı hallerde para cezası da uygulanmıştır. Mahkeme sanığın itirafta bulunması için çeşitlil işkence metodları da uygulamıştır. Çarka bağlamak, kol ve bacaklardan çekmek, vücudu dağlamak, yakmak, kerpeten ile tırnak diş sökmek gibi işkenceler bol bol uygulanmıştır. Sanık sandalyesindeki birçok kişi Vehme Mahkemesinde uygulanan korkunç işkenceden kurtulmak için gerçek olmasa bile talep edildiği gibi olayı itiraf etmeyi tercih etmişlerdir.  Suçlu görülen kişinin davete yanıt vermemesi halinde gıyabında hüküm verilmekte ve Vehme üyesi üç kişi tarafından yakalanınca da ağaca asılmaktadır. Mahkemenin usulü çok hızlıdır. Vehme Mahkemeleri ölüm cezası vermekle nam salmış olup,ölüm cezası derhal infaz edilmektedir.

 Kavga, hakaret gibi küçük suçlara para cezası verilmektedir. Hırsızlık, cinsel suçlar,cinayet, dini nitelikli mezhepleşmeler, büyücülük ,mahkeme sırlarına aykırılık ağır suçlar olup ölüm cezası verilmiştir. Suçlu görülen ve davet edilenler ceza alacaklarını  gördüklerinde mahkemenin çağrısına uymayarak çareyi kaçmakta bulmuşlardır. Mahkeme açık alanda yaptığı toplantı sonunda ölüm cezası verdiği kişiyi ağaca asarak ve üzerine suç ile ilgili yazı yapıştırarak cezanın caydırı olması için teşhir etmektedir.Oysa Kutsal Roma İmparatorluğu adına ceza vermek ölüm ve yaşam hakkının kullanıcısı sadece İmparatordur. Her yetki ondadır. Ancak Vehme Mahkemeleri ortaçağda Vestafalya’da yerel mahkeme olarak bu yetkileri kendine almıştır. Tüm suçlar ile ilgili yetkili olmuşlardır.

Mahkemeler hakkında olumlu görüşte olanlar da vardır, gerek  İmparator ve gerekse Kilise Mahkemelerinin verdiği kararlara göre Vehme Mahkemelerinin verdiği kararların daha iyi veya adil olduğunu söyleyenler olduğu gibi, bir kısım üye de korku duyduğu ve Vehme Örgütünün içinde olmakla kendisinin ve ailesinin koruma altında olacağına inandığı için örgüt lehinde olmuşlardır.  Diğer bir kısım ise, Vehme örgütünde olmanın ekonomik olarak kazançlı olduğunu çünkü cezadan kurtulmak için kurbanların para ödediklerini, bu paralardan üyelerin kazanç sağladığını, bunun için örgüt üyesi olmanın ekonomik açıdan yararlı olduğunu açıklamışlardır.

 

Vehme Mahkemelerinin yetkili olduğu dönemde kaç kişinin yargılanıp asıldığı bilinmemekle birlikte, üç yüz yıl Alman toplumundaki adalet mekanizmasının karanlık yüzünü gösteren bu gizli örgüt Vehme mahkemelerinin varlığı toplum üzerinde uzun süre olumsuz etki sürdürdüğü bir gerçektir. Ulus devlet bilincinin gelişmesi ile sorumsuz ve adaletsiz sözde mahkemeler yok olmuş ve halk devlete güvenmeye başlamış ve insan hakkının önemi anlaşılmıştır. Adaletten yoksun insana değer vermeyen nitelikteki yargılamaların geri gelmemesi dileği ile sevgi ile kalın.

 

BERİN ERGİN

[1] Littlefield  W Henry:History of Europe ,1957;Albert C.Mackey, Westphalia Secret Tribunals  1999.;Gizli İlimler kütüphanesi,www.gizliilimler.tr.gg.;Wikipedia the free encylopedia;Paul Vinogradoff: Ortaçağ Avrupasında Roma Hukuku. Bloch Marc: Feodal Toplum : Çev. Mehmet Ali Kılıçbay

Leave a Comment
error: Tüm içerik Hakları saklıdır.